Aydoğan, devlet ve PKK arasında uzun süren savaşta, esir düşen asker ve sivilerin kurtarılmasıyla tanındı. Daha sonra, PKK ve devlet arasında ateşkesin zeminini hazırlama girişimi de eklendi. ‘Çözüm Süreci’ adlandırılan süreç, PKK’nin ateşkes ilan etmesinden sonra atılan adımdı. Aydoğan, bu süreçte arabulucu olarak, önemli rolü vardı.
EuroKurd News-İnsan hakları dökümentasyon ofisi kordinatörü gazeteci-yazar Zarathustra Gabar Çiyan, insan hakları aktivisti, Gazeteci Cemil Aydoğan’la çözüm süreci öncesini, PKK ile görüşmeler, MİT’e iletilen bilgiler, ateşkes süreci, yapılan hatalar, sürecin çatışmayla son bulduğu bu günü masaya yatırdı. Hemen barışın koşullarının nasıl yaratılacağı sorusu, en son ele alınan konu oldu. Paylaşıyoruz, röportajı.
Zarathustra Gabar ÇIYAN: 2012’de ekopolitik
kurumlar adına PKK Avrupa temsilciliği ile, aynı yılın aralık sonunda Kandilde
PKK’nin elinde bulunan kamu görevlisi ve sivilerin serbest bırakılması ve ateşkes
için, PKK başkanlık konseyi temsilcileri Sabri Ok ve Zeki Sengali ile
görüştünüz. Görüşmelerden çıkan üç öneriyi MİT müsteşarlığına ulaştırdınız. Birinci
maddesi, BDP merkez yöneticilerinin Abdullah Öcalan ile görüşmesiydi. Diğer iki
madde hakkında bizleri bilgilendirir misiniz?
Cemil Aydoğan: PKK’nin
elinde esir bulunan asker ve sivillerin kurtarılması ile kamuoyunda barışa bir
adım atmak amacı ile, barışçıl bir arabulucuya ihtiyaç vardı. Ekopolitik
yöneticileri, dönemin Cumhurbaşkanı
sayın Abdullah Gül ile görüşmüşler. Görüşmeden sonra, Ekopolitik
koordinatörü Sayın Tarık Çelenk beni İstanbul’a çağırdı. Bana ‘esir askerlerin
kurtarılması ve barış zeminini araştırılması’ amacı ile PKK’nin Avrupa
sorumlusu ile görüşmede bulunmak üzere sorumluluk vermek istediklerini
söylediler.
Gerekçede,
1996 tarihinde, Irak Kurdıstanındaki PKK’ye ait Zap Kampı’nda, esir bulunan
dokuz askerin, PKK yetkilileri ile görüşen heyetin koordinatörü olarak,
askerleri, bir sürü zorluk ve sıkıntılar sonrasında ailelerine sağ salim teslim
etme deneyim sahibi olduğuma dayanarak, bu görevi bana vermek istediklerini
söylediler.
O
ara Almanya’daki rezervasyon, gidiş
geliş programları da kendileri tarafından yapılmıştı. Haziran 2012’de PKK’nin
Avrupa sorumlusu ile Stutgart kentinde görüşmelerde bulundum. Barış taleplerim
kendileri tarafından not alındı ve bu bilgiler Kandile ulaştırıldı. Kandil
yetkilileri, 2012 Aralık ayında beni davet ettiler. Kandilde PKK başkanlık
konseyi adına Sabri Ok, Zeki Şengali ve bir yazman ile görüştüm. Orada PKK
önderi Sayın Abdullah Öcalan ile ilgili görüşmeler birinci plana çıktı. Üç
saatlik görüşme sonunda bana şifayi olarak üç öneri sundular:
1. BDP merkez yöneticilerin, Sayın Abdullah Öcalan ile görüşmelerin sağlanması.
2. Bu mümkün değilse, sayın Abdullah Öcalan’ın avukatlarından Kandilin uygun göreceği beş veya on avukat arasında bir heyetin oluşması
3. Buda sıkıntı yaratıyorsa, benim başkanlığında Ekopolitik içinde, benim uygun gördüğüm bir heyeti, makul bulacaklarını söylediler. Ayrıca Sayın Başbakana da benimle ilgili, ‘’Başbakanlık basın yayın ve enformasyonda danışmanlık yapmış, ve 2009 da Sayın Başbakan Erdoğan’ın genel başkanı olduğu AK PARTİ’nin Kızıltepe Belediye başkan adaylığını yapmıştır. Biz, kendisinin barış ve insan hakları samimiyetine inanıyoruz. Sayın Başbakan da bu samimiyete inansın’’, dediler.
Bu önerileri, Mardin’de beni bekleyen Ekopolitik yetkililerine, MİT müsteşarlığına ulaştırmak üzere şifayi bilgiler verdim. Kendileri, MİT müsteşarlığında yapılan olumlu bir görüşmeden sonra, bilgileri, dönemin Başbakanı sayın Recep Tayyip Erdoğan’a sundular. Sayın Erdoğan da, uygun olan birinci maddeyi kabul ettiler. Bunun onaylanması, askerlerin teslimi ve 2013 Newroz’unda ateşkesin fiili olarak hayata geçmesini beraberinde getirdi.
Başlatılan
sürecin alt yapısı hazırlanmamıştı . Otuz yılı aşkın savaşan bir gerilla
mücadelesinin elbetteki önemli demokratik ve siyasi talepleri vardı. Sorunlar
ertelenerek, ateşkes kararı hayata geçirildi. Örneğin ana dil ile eğitim,
kimlik-kültürel haklar herkesi kapsayan bir siyasi af ve bana göre de biçimsel
değişiklikleriyle beraber, İspanyanın Bask özerk sistemi ideal çözüm
sistemlerinden biri olabilirdi. Ben konferanslarda ve açıklamalarımda bu
demokratik ve siyasi talepleri, bir demokrasi zeminin oluşması amacı ile
sürekli olarak paylaşmaya çalıştım. Ancak devlet ve Öcalan heyetleri arasında
bu sorunlar fazla tartışılmadı. Kalıcı barışın teminatı olan, demokratik ve
siyasi taleplere cevap verebilecek reformlar masaya yatırılmadı, fazla
konuşulmadı.
Bu
süreçte benim korktuğum, bu kriterlerin yeterince tartışılmadan ateşkesin
hayata geçirilmesiydi. Zaman zaman bizdeki hükümet ve devlet yetkililerini
anlamakta zorluk çekiyorum. Bakınız, bir örnek vereyim. 35-40 miyonluk
nüfusuyla statüsüz bırakılan Kürt halkı, kendi topraklarında söz sahibi olma ve
daha çok özgürlükler istemesi kadar doğal birşey olamaz. Irak, Suriye ve Iran
Kürdistan’ında gelecekte, halk özerk federasyon veya bağımsız bir devlet gibi
çözümlere, barışçıl yöntemlerle ulaşabileceğine
inanıyorum. IŞİD denen vahşi terör
örgütü, bu süreçleri sabote etmek için ortaya çıkarıldı. Tarih, Kürt ve
Ortadoğu’daki birçok kültüre saldıran IŞİD vahşetine karşı savaşan Kürt halkı,
ABD, AB ve diğer koalisyon ülkelerinin, insanlık adına verdikleri bu onurlu
mücadelelerini mutlaka yazacaktır. Bu zorlu mücadele, sonuçta bölge demokrasini
güçlendireceği gibi, burada insan haklarına saygıyı ve özgürlükleri de
getirecektir.
İnsan
haklarıyla yakında ilgilenen bir kişi olarak, Türkiye’de, mevcut sınırlar
içinde, Anadolu ve Mezopotamya haklarının kendilerini özgürce ifade edebileceği
bir sistem ve anayasa ile kalıcı barışın mümkün olabileceğini, düşüncesindeyim.
Çünkü bu halklar bu coğrafyada bin yıldır iç içe yaşayan topluluklardır. Ulusların
kendi kaderlerini tayin etme de dahil, tüm demokratik haklarıyla özgür bir
ortamın yaratılması için, konunun tartışılmasını savunan bir şahsiyet olarak
bilinmeme rağmen, 2013’te, Batman’da, Yerel medya ve Kürt konferansınd,
Başbakanlık Basın ve Enformasyon dairesi, içlerinde benim de olduğum birkaç
kişiye, barış ve çözüme katkılarımızdan dolayı, onur ödülleri verildi. Bir
yandan, çözüme katkı için ödül veriliyor. Öte yandan, devlet ve hükümet
konferanslarında Kürt halkının demokratik talepleri hiç telaffuz edilmiyor. Bu
siyasi çelişkiyi anlamak gerçekten de zor.
Zarathustra Gabar ÇIYAN: Uzun süre ateşkes devam etti. Kürt dili ve edebiyatı üzerindeki baskılar hafifledi, silahlar sustu, analar ağlamadı. Bu süre içinde askeri ve polisiye harcamaları azaldı, ülke ekonomisi güçlendi. Kürtler legal alanda kendini ifade yönelimi güçlendiği bir anda yeniden çatışma ortamına dönüldü.
Biz insan haklarının
ilgisini çeken, bu süreçteki genel eksikliklerini öne çıkartmaktır. Sizce
anlaşmada ve pratikte yaşanılan eksiklikler, sürecin son bulması ve çatışmayı
tetikleyen ana nedenler nelerdi?
Cemil Aydoğan: Doğrudur. Üç
yıla yakın bir süredir halklarımız barış içinde yaşadı. En kötü barış en iyi
savaştan daha iyidir. Temelsiz barış talepleri de, en iyi savaştan daha iyidir.
Kürt halkının demokratik talepleri olan, ana dilde eğitim, kimlik ve kültürel
haklar, genel af gibi talepler kamuoyunda tartışılmadı. Sadece haklarımız Sayın
Öcalan’ın, Dolmabahçe de, Hükümet ve İmralı HDP heyeti arasında okunan on
maddenin açıklamasından haberdar olmuştur. Bu on madde Kürt halkının
taleplerini karşılamayan maddelerden oluşuyordu. Sayın Öcalan bu maddelerin
tümünde Kürt halkından bahsetmiyordu. Ancak bu ülkede demokrasinin yerleşmesi
için, bu maddeler umut vaat ediyordu. Bu barış ve çözüm girişimlerinde Kürt
halkının doğal olarak siyasi ve insan haklarında vaz geçilmeyen demokratik talepleri tartışılmadığı için, birileri kendi
siyasi çıkarları için Sayın Öcalan’ın bu demokrasi taleplerini de ciddiye
almayarak Sayın Öcalan ve devlet arasında yapılan görüşmelerin kesilmesine de
neden oldular.
Karşılıklı
görüşmelerde muhataplar dışında, uluslararası anlamda tanınmış kişilik ve
herhangi bir ülke ya da insani kurum, ülkedeki
sivil toplum ve ya bazı kanaat önderlerinin gözlemci olarak bu heyete yer
almaması, tarihi bir hata olarak görmek gerekir. Bu heyetler arasına kim doğru
söylüyor, kim yanlış söylüyor, konuşmaları da kamuoyunda tartışılmaya neden
olmuştur.
Bu sürecin bitmesinde su bardağı zaten dolmuştu. Diyarbakır, Suruç ve Ceylanpınar katliamları sadece bardağı taşıran damlalar oldu. Bu ateşkesin mimarı ve arabulucu olan bir barış aktivisti olarak, taraflar arasında gördüğüm boşlukları birkaç başlık altında sıralayabilirim:
1.
Devletin zaman kazanmak amacı ile sonuç alıcı olmayan gerekçelerle Sayın Öcalan
ile yılarca muhatap olması.
2.
Hükümetin çözüm ile ilgili direk muhatap olmaması, sorumluluk almayarak
sorumluluğu devlet yetkililerine bırakması. 3. Heyetlerin görüşmelerinde tarafsız gözlemci bir heyetin yer almaması.
4. Kandilin ısrarla HDP heyeti dışında kendilerinin de uygun gördükleri bir kişinin de Öcalan’ın heyetinde yer almasını istemelerine rağmen bu talebin kabul edilmemesi bu talep Kandil ve devlet arasında kuşku ve güvensizliği beraberinde getirmiştir.
5. Ateşkes ile beraber heyetler arasında güven ve samimiyet zemini oluşmamış, bu üç yılık çözüm süreci heba edilmiştir.
6. Zor günlerde, hükümet ve devlete yardımcı olan devletin bir numaralı muhatabı olan Sayın Abdullah Öcalan’a ev hapsi ve ya görüşme ve irtibatın rahat olduğu özel bir ceza evinin tahsis edinmemesi gibi gerekçeler başlıca kopuş nedenleri olmuştur.
Zarathustra Gabar ÇIYAN: Başbakan yardımcısı ve devlet bakanı Bülent Arınç’a yönelik 05 Ağustosta kendisini şahsi ziyaret sonrasında ulaştırılan mektubunuzun bir örneği var masamda. Görüşmelerin yeniden başlamasını istiyor ve vazife almaya hazır olduğunuzu belirtiyorsunuz. Arınç’ın yeni bir sürecin başlaması konusundaki tavrı nasıldı? Edindiğiniz izlenimleri paylaşır mısınız?
Cemil Aydoğan: Sayın Arınç ve eski başbakan yardımcısı Sayın Beşir Atalay ile çözümle ilgili konferans ve oturumlarda insan hakları barış ve demokrasi taleplerini paylaştığım ve saygı duyduğum önemli şahsiyetlerdir.
Başbakan
yardımcısı sayın Bülent Arınç’tan randevu talebim aynı günde olmuş, programı
yoğun olmasına rağmen randevu talebimi aynı günde kabul etmiştir. Katıldığı
konferansı yarıda keserek Başbakanlıkta beni kabul etmiş, yaptığımız görüşmeden
sonra tekrar konferansa gitmiştir.
Benim
barış için görüşme talebimi tahmin eden sayın Arınç’ın aynı gün beni kabul
etmesi benim barış taleplerime ne kadar değer vermesinin de bir göstergesidir. Aldığım
duyumlara göre Sayın Arınç’a gönderdiğim barış raporu, hükümetin üst düzey
yetkilileri tarafından olumlu olarak değerlendirilmiştir.
Yeter
ki barış girişimlerinde samimiyet olsun, iki tarafında bizlere güveni olsun. Geçmişteki
sonuç alıcı barış girişimlerimiz, geleceklerimizin de aynasıdır. Hepimiz bu
vicdani aynada kendimizi görürsek, bu ülkede barışın gerçekleşmemesi için
hiçbir neden söz konusu olamaz. Sayın
Çiyan, sizde bulunan ve sayın Arınç’a gönderdiğim genel değerlendirme ve
herkesi kapsayan ‘altı maddelik öneri paketi’m mevcuttur. Barış taleplerinde bu
altı maddenin hayata geçirilmesi şartı ile devreye girmek gerçekçi bir davranış
değildir. Ancak iki tarafa objektif hitap eden bir uzlaşma köprüsünü yaratacak
olan barış kriterlerinin korunması şartı ile Kandile gitmek dahil olmak üzere
her nevi göreve cesaretle hazır olduğumu demokrat kamuoyu ile paylaşmak
istiyorum.
Zarathustra Gabar ÇIYAN: Sürecin kaldığı yerden ya da yeni bir çözüm sürecinin başlamasının şartı ne? Bu nasıl mümkün olabilir?
Cemil Aydoğan: Tüm
toplumsal ve kurtuluş mücadelelerinde devlet sistemleri silahlı muhalefet
güçlerini Terör örgütü olarak suçlamıştır. İRA, BASK, AFRİKA ve FİLİSTİN
örneklerini vermek yeterlidir. Tarihi şahsiyetlerden de bahsetmek gerekirse,
Osmanlı sistemine göre Mustafa Kemal asi ve vatan hainiydi. Rus çarına
göre Viladimir İliç Lenin hain ve anarşisti. Roma’ya göre Spartaküs haindi. Atina’ya göre
Sokrates düşüncesi kabul olmayan suçlu bir haindi. Ancak tarih, bu insanların
kendi haklı davaları ile zafere gittiklerinin bir göstergesi olmuştur. Sistemler
tarafından idam edilenlerde tarihin altın sayfalarına yazılarak günümüze kadar
insanlık mücadelesinin önderleri olarak kalmışlardır. Türkiye de ki Kürt sorunu
da tarihteki benzeri olayların aynısıdır. Kürtler MEDLER den gelme 2700 yılık
yazılı tarihi olan bir halktır. Birinci dünya savaşında dört ülke tarafından
bölünmüş bir halktır.Zarathustra Gabar ÇIYAN: Sürecin kaldığı yerden ya da yeni bir çözüm sürecinin başlamasının şartı ne? Bu nasıl mümkün olabilir?
Soyut
kardeşliğin modası da zamanı da geçmiştir. Egemen güçlerin politikaları gereği
biz kardeşiz ancak senin dilin, kültürün, ismin ve senin tarihin ve coğrafyanın tamamı da
benimdir. Önce kardeşlik için, Kürt
halkının dilini, kimliğini, tarihini ve coğrafyasını tanımak zorundasın. Bir
arada yaşamak için tüm haklara eşit hitap eden demokratik bir sistemi hayata
geçirmek zorundasın. Bu demokratik talepler hayata geçtiği takdirde, bu iç içe
olan ülkede bölünmenin zemini de ortadan kalkacaktır. Ve aynı ülkede ortak
yaşamın koşuluda yaratılmış olacaktır.
Bu siyasi demokratik taleplerin hayata geçmesi ile
Türkiye ve Kürdistan’ın tarihi ortak coğrafyaları olan Anadolu ve Mezopatamya
da aynı ülke sınırları içinde Barışın meşalesi karanlığı mutlak
yenecektir. Gazeteci-Yazar ve İnsan hakları aktivisti Cemil Aydoğan'ın barış süreci için Başbakan Yardımcısı Devlet Bakanı Bülent Arınç'a yazdığı mektup
Sayın Bülent ARINÇ
Başbakan Yardımcısı Devlet Bakanı
05.08.2015 tarihinde eşimle beraber bizi kabul ettiğiniz için sizlere teşekkür ediyorum. Zaman darlığı nedeni ile istenilen düzeyde barış sürecini dile getirme imkanına sahip olamadığım için sizlere süreçle ilgili düşüncelerimi tam olarak aktarma imkanına sahip olamadım.
Ülkemizde yaşanan şiddet ve savaş ortamının bu şekilde devam etmesi durumunda ilerde büyük sıkıntıların beraberinde gelmesine neden olacak ve karanlık örgütlerin bu ülkeye yeniden etkin olmasını beraberinde getirecektir.
1996’da PKK’nin elinde bulunan askerlerin teslim alınması heyetinde yer aldım rahmetli Necmettin Erbakan’nın bilgisi dahilinde Fethullah Erbaş başkanlığındaki heyette koordinatörlük görevinde bulundum. Zorlu ve sıkıntılı bir ortamda esir askerlerin ailelerine teslim etmelerini sağladık.
2012’de Ekopolitik kurumu adına PKK’nin elinde bulunan kamu ve sivil insanları teslim almak ateşkes için görüşmeler yapmak üzere PKK’nin Avrupa sorumlusu ile görüşmeler yaptım. Görüşme bilgilerinin kandile ulaşmasıyla 30 aralık 2012 tarihinde kandile davet edildim. Kandil’de başkanlık konseyi adına Sabri Ok, Zeki Şengali ve bir yazman ile 3 saatlik yararlı bir görüşme yaptık. Görüşme sonuçları 3 öneri şeklinde bana takdim edildi. Ekopolitik kanalı ile mit müsteşarlığına ulaştırdım. Dönemin sayın başbakanı Recep Tayip Erdoğan birinci maddede yer alana BDP merkez yöneticilerinin Abdullah Öcalan’la görüşmeyi sağlamayı uygun gördü. Bu talebin uygun görülmesi ile Abdullah Öcalan’la görüşmeler başladı ve 2013 nevruzunda ateşkes resmen ilan edildi.
Bu süreci bir yıla yakın gizli tutarak başarıya ulaşmasını sağladık. Barış girişimleri Alemlerin Rabbi inancı ve vicdani olarak insanlık mücadelesine inanan şahsiyetlerin girişimleri genelde sonuç vermektedir. Ben şimdiye kadar barış girişimlerimde genelde hep bu çizgi ile yürümeye çalıştım. Hac ve umre görevini yapan bir insan olarak şimdiye kadar yanlışa karşı hep doğrudan yana mücadele vermeye çalıştım. 2002’de Mardin’de DEHAP’tan Mardin Milletvekili adayı oldum. 2009’da Ak Parti’nin barış girişimlerinde Türkiye’de bir ufuk açtığını gördüm ve tüm sıkıntı ve tehditlere rağmen Ak partiden Kızıltepe Belediye Başkan Adayı oldum. Bu farklı düşünceler vicdani ve objektif düşüncelerimin de göstergesidir.
Barış için çözüm taleplerinde bu önerilerin mutlaka göz önünde bulundurulmasında yarar görüyorum: 1.Ortadoğu’da uluslar arası güçlerin Kürdistan’ın 4 parçası üzerindeki projelerine karşı dikkatli olunmalıdır. Kürt halkının ülkemizdeki coğrafyada olmak üzere büyük çoğunluğunun ne pahasına olursa olsun destekleri kazanılmalıdır.
2.Bu acımasız şiddet ve savaş bir an önce durdurulmalıdır. Yani en azından hava saldırıları ve PKK’nin ülke içindeki silahlı eylemlere son verilmesi sağlanmalıdır.
3.Çözüm süreci tüm Türkiye’yi kapsayacak bir şeklide oluşturulmalıdır. Aracı heyetlerin tek partiden olması kamu oyu içinde barışın olumlu imajını bir partiye propaganda yapılmasına imkan oluşturmaktadır. Bu girişimler objektif barışa da gölge düşürmektedir.
4.Arabulucu ve barış heyeti iktidar partisi HDP ve Kürt halkı tarafından barış ve demokrasi mücadelesinde samimi olarak tanınan şahsiyetlere yer verilmelidir.
5.İnsan Hakları beyannamesinde yer alan halkların ve azınlıkların demokratik talepleri pazarlık konusu yapılmadan hayata geçirilmeye çalışılmalıdır.
6.Böyle bir barış girişiminin hayata geçirilmesi durumunda bir barış savunucusu olarak bu sürece her nevi desteği vermeye hazır olduğumu belirtmek istiyorum.
Türkçe, Kürtçe ve İngilizce özgeçmişim Google’de Cemil Aydoğan kimdir, arama motorunda bilgilerim mevcuttur. Saygılarımla, 07.08.2015
Cemil AYDOĞAN
Mezopotamya Gazeteciler Cemiyeti Başkanı
E mail: cemilaydogan47@hotmail.com
Adres: Özgürlük meydanı genç Aykut hanı zemin kat no:2 Kızıltepe Mardin
Inga kommentarer:
Skicka en kommentar