söndag 9 augusti 2015

Barışçıl tavır gölgesindeki NATO toplantısı


Nato, Türkiye’nin isteği üzerine bugün olağanüstü toplanıyor. Toplantı Brüksel de gerçekleşecek. Türkiye, Nato üyesi bir ülke, güçlü lobisiyle düşüncelerini üye ülkelere anlatma imkanını kullanacak. Sorunu dinleme ve tavır koyma iki ayrı şey. Nato toplantısından, Türkiyenin beklentilerine cevap verebilecek desteğin ölçüsü, önümüzdeki günlerde değişik çevrelerde tartışılacaktır. Ancak şimdiden, Nato’nun şefi Jens Stolenberg ve bazı ülkelerin açıklamalarına bakıldığında, Nato ülkelerinin, özellikle Kürt Sorunu çözümünde, insani ölçüleri göz önünde bulunduracakları, her zaman Türkiye hükümetinin istediği şekilde hareket etmenin mümkün olmadığını rahatlıkla görülecektir.

Toplantı öncesinde, insan hakları çerçevesinde ‘Kürt halkı’ ve onların ‘insani istemleri’ açısından konuyu irdelemekte fayda vardır.

Kürtler, körfez krizi sürecinden bu yana bir çok ülke ve uluslararası güçle değişik alanlarda işbirliği yaptı. Bölgede demokrasinin gelişimi için katkıda bulundu. Bu dönemde, özellikle Türkiye olan ilişkilere önem verildi. Değişik konularda, Kürdistan Federe Bölgesi, Rojavadaki yetkililer ve PKK temsilcileri, Türkiye yetkilileriyle görüştü. Devlet ve PKK arasında süren ‘Çözüm Süreci’, barış için Kürtlerde umut yaratmıştı. Süreç, dünya kamuoyu tarafından ilgi ile izleniyor, takip ediliyordu.

Kürt tarafı çok açık bir şekilde Türkiye’ye karşı tehdit oluşturma düşüncesinin olmadığını, tam tersine dostluk ilişkilerini geliştimek istediklerini, tüm sorunlarını diyalog yoluyla çözmek istediklerini değişik platformlarda dile getirdiler. Kürtler, doğup büyüdüğü topraklarda barış içinde yaşamak istiyor, bölge demokrasinin gelişimine katkıda bulunmak istiyordu.

Kürdistan Federe Bölgesi hükümetiyle birçok alanda olduğu gibi, ekonomik yöndeki ilişkiler halen iyi durumda. Karşılıklı görümeler, Kürt Bölge Hükümeti, Rojava yetkilileri ve PKK ile iyi gidiyordu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve PKK Genel Başkanı Abdullah Öcalan’ın projesi olan ‘Çözüm Süreci’ olumlu yönde seyrediyor, halka barış adına umut veriyordu. Süreç, Kürtlerden ve dışardan destek alıyordu. Kaç senedir süren ateşkes, ülke ekonomisinin güçlenmesine yardımcı olmuştu. Ateşkes ve akan kanın durması, ülkeyi güvenli hale getiriyordu.

Özgürlükler, Kürt dili ve edebiyatının gelişimi, azınlık haklarının gözetimi ve Kürt sorunun çözümü konusunda, Erdoğan’ın siyaseti ve tavrı, diğer geleneksel Türkiye politikacılarından ayırıyordu. Çok açık olmasa da, kendisine karşı gizliden gizliye bir sempati yaratıyordu. Her ne kadar son seçimlerde sert çıkışlar olsa dahi, halkın Erdoğan ve Öcalan’dan beklentisi, kan dökülmeden, barışa ve çözüm sürecine daha önem vermeleri yönünde idi.

Bugün beklenen Nato toplantısı gerçekleşiyor.

Ülkede bombalar patlıyor, insanlar ölüyor, gerilla, asker ve polislerin cesetleri taşınmaya başlıyor. Milliyetçiliğin sesi sloganlarda yükseliyor, kahramanlık ve zafer şarkı ve türküleri çalınıyor. Kaç yıldır sağlanan güven ve dostluk köprüleri bir bir yıkılacak. Lagal partilerin kapatılması ve milletvekileri dokunmazlıklarından bahsediliyor. Kısacası, halkın barış ve çözüm umutları, diyalog yerine, silahların namlularına bağlandı. Yine analar kara bağlayıp, ağıt yakıyor.

Ve Nato tüm bu olanları görüyor. Çünkü var olan gerçekliğin saklanması artık zor. Natoya üye ülkeler, sırf siyasi ve ekonomik çıkarları için, Türkiyede demokrasi, barış ve insan haklarını isteyenlere kulak kapayamaz. Bu konuda Nato Şefi sayın Jens Stoltenberg’nin toplantı öncesi açıklaması ilgi çekicidir:

‘Türkiye’nin kendini savunma hakkı var. Ancak bunun sınırı aşmaması gerekmektedir. Türkiye, Kürtlerle kendi arasında inşa ettiği köprüleri yıkmamalıdır. Kaç yıldır Kürt sorunun barışçıl yollarla çözümü için yapılanlar boşa gitmemelidir...’

Bence, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başkan Öcalan, Jens’in düşüncesini önemli görmeli, değerlendirmelidir. Süren politik oyunlara dur denilmelidir. Her iki tarafı bir birine kırdırmaya çalışan milliyetçilik, Türk ve Kürt yönetimi tarafından görülmeli, önlem alınmalıdır. Cumhurbaşkanı Erdoğan, kalındığı yerden Başkan Öcalan ile birlikte çözüm sürecini yeniden başlatmalıdır. Çözüm süreci, seçime, seçimde kazanılacak oylara kurban edilmemelidir. Nato, Türkiye’de insan hakları ve azınlık haklarını ayaklar altına alacak bir alete dönüşmemelidir. Kürt sorunu görülmeli ve çözümü için insani adımlar atılmalıdır. 29.07.2015


Zarathustra Gabar ÇIYAN

Gazeteci-Yazar
EuroKurd News-
İnsan hakları dökümenatsyon ofisi kordinatorü


 
Not: Bu analiz, Diyarbakır da günlük Türkçe ve Kürtçe olarak çıkıp, bölgede dağıtılan Tigris gazetesinin 30.07.2015 sayısında Kürtçe olarak yayınlanmıştır.

Inga kommentarer:

Skicka en kommentar