tisdag 3 januari 2017

Uluslararası Af Örgütü Sözcüsü Hedenborg: “BM barış konusunda felçli durumda”

İnsanın kendisiyle, yaşamını sürdürdüğü bölge sakinleri, çevredeki komşular ve diğer halklarla barış ve güvenlik içinde yaşamın yolu diyalogtan geçiyor. Diğer inanç ve kültürlere saygı ve karşılıklı tolerans, kapıları açan anahtar oluyor. Şiddet ise, şiddeti doğuruyor.

Etrafımıza bakalım. İstanbul, Suriye, Sur ve Sincar’da olan kıyım ve yıkımlar, ne kadar acı verici. Değişmeyen ve beyne kazılan kanlı kareler, geride kalan annelerin gözyaşları ve çocuklarının itildikleri ortam hepimiz için, bitirilmeye çalışılan insanlık ve insani değerler açısından düşündürücü. Halbuki paylaşılacak o kadar güzellikler var ki.

Aslında devletler, taraf oldukları uluslararası insan hakları sözleşmeleri sadece uygulamak ve gözetlemekle sorumlu değildir. Uluslararası ilişkilerde de bunlara saygı gösterilmesi, gerektiğinde birbirine hatırlatma ve daha güzel yarınlar için çabalama sorumlukları da vardır. İnsan haklarına saygının üye ülkelerce ciddiye alınması, uyum ve gözetleme konusunda BM’in rolü büyüktür.
Bu konuda aksaklıklar olduğunda insani örgütlerin çabaları ve çok yönlü tesiri öne çıkıyor. Savaşta acı çeken kadın ve çocukların korunması konusu hasassiyet kazanıyor, öncelikli olarak ele alınıyor ve dünya kamuoyunu harekete geçirmeye çalışıyor. Çocuklarını kaybeden bir annenin acısıyla çarpıyor tüm yürekler ve savaşın bitmesi için insanlık göreve çağrılıyor.

İçlerinde Uluslararası Af Örgütü gibi 26 uluslararası insani örgütün bulunduğu ortak insiyatif hafta sonunda İsveç Meclisi önündeki Mynt Torget meydanında buluştu. Halep’te kadın ve çocuklara yönelik şiddetin durması içindi oradan yükselen çığlık. Birçok halktan insanlar buna destek sunmuştu. Femininistisk insiyatif gösteri esnasında resmimi çekip manşetine taşıdı. Örgüt temsilcileri konuşma yaptı. Bölgedeki savaşın getirdiği yıkıma dikkat çekildi. BM ve AB gibi örgütler göreve çağrıldı. Kadın ve çocuk hakları konusundaki hassasiyeti ve uluslararası alandaki çalışmalarıyla tanınan İsveç Uluslararası Af Örgütü Basın Sözcüsü Ami Hedenborg’un sert çıkışı büyük beğeni topladı. BM Güvenlik Konseyi’nin barış konusunda felçli bir konumda olduğunu söyleyen Hedenborg’in, BM Genel Kurulu’nu göreve çağırması da, insanlığın umut bağladığı örgütün acı halini ortaya seriyor ve herkesi düşündürüyordu. Şöyle diyordu, Hedenborg:

‘Gözümüzün önünde insanlar hukuksuzca tutuklanıyor, işkence ediliyor ve kaybediliyor. Barışçıl amaçlı gösterilere sert müdaheleler sözkonusu. Bu türden şiddet, insanlık suçu kapsamına giriyor. Bunu daha önce dile getirdik ve şimdi de istemimizi vurguluyoruz. Suçlular bulunup Uluslararası Ceza mahkemesi önüne çıkarılmalıdır.

Taraflar arasında savaş suçunu işleyenler hakkında soruşturma başlamadan Suriye’de atılacak barış adımların uzun ömürlü olması ve başarılı olması zordur.

BM Güvenlik Konseyi’nin öncelikli görevi barışın korunması ve geri getirilmesidir. Güvenlik Konseyi, soruna birlik içinde çözüm bulma ve karar vermenin acil olduğu bir zamanda, adım atma konusunda felç olmuştur. Bizler, insanların yardım çağrılarına sesiz ve seyirci kalamayız. Onun için Uluslararası Af Örgütü, Güvenlik Konseyi’nin başarısızlığı nedeniyle, BM Genel Kurulu’nun bu görevi yerine getirmesi istenmiş, hatırlatmıştır. Burada, tüm ülkelerin sivil insanların koruması ve savaşın son bulması için görev ve sorumlulukları yerine getime, görevi vardır.’

Savaş hukuku olarak da tanımlanan Cenevre antlaşmalar dizisi 1864’lü yıllarda başlar ve 1949’da son şeklini alır. İlk sözleşme üzerinden tam 152 sene geçmesine rağmen, halen insanlar ırk, renk, inanç, cinsiyet ayırımı ve çıkarları için toplu kıyıma uğruyor ve hukuk ayaklar altına alınıyor. Devletler için bağlayıcı olan bu sözleşmelere saygı duyulmuyor. BM insan hakları deklerasyonu yok sayılıyor.

Savaşlar, yıkımlar ve acılarla dolu bir yılı geride bıraktık. Yılın son saatlerindeki hatıralar, kareler kana boyandı. Ama gerçek şu ki, geleceğe umutla bakma ve insanca yaşam herkesin hakkı. Siyaset tıkanmış ve politikacılar insani çözümleri bulmada zorlandığı bu gibi anlarda, şiddeti red eden, bunun yerine barışçıl ve insani çözümler üzerinde yoğunlaşan, bu konuda tecrube sahibi olan ve insani yaptırım gücü bulunan, tarafsız insan hakları örgütleriyle bağlarımızı güçlendirmeliyiz, diye düşünüyorum. Toplumun her kesimi, insani sese kulak veren herkes, savaşın acımasızlığına kurban edilmiş anne ve çocukların acısının dinmesi için, insani örgütlerin önerilerini dikkate almalı ve destek vermelidir. Etkinliklerine katılmalıdır. Suçlular bulunup adalet önüne çıkarılmalı, İstanbul, Sur ve Halep’teki yaralar mutlaka sarılmalıdır.


Analiz:
Zarathustra Gabar 



Inga kommentarer:

Skicka en kommentar