fredag 19 oktober 2012

Suriye Muhalafeti: Gayri insani uygulamaları ve ölümler



İnsan Hakları izleme Örgütü, ‘Human Rights Watch-HRW’ kısa bir süre önce ‘Suriye: Muhalefet işkence ve infazlara son vermelidir’ başlığı altında bir rapor yayınladı. HRW’nin raporuna göre: Özgür Suriye Ordusu-ÖSO üyeleri, rejim karşıtı çatışmada, yakalanıp gözaltına alınanların sorgulanması, mahkeme edilmesi ve cezalandırılması hususunda hukuk normlarını göz önünde bulundurmuyor. İşkence uygulanıyor, yargısız ya da kısa yoldan infaz ediliyor.

Uluslararası Ceza Mahkemesi Kovalisyonu, ’The Coalition for the International Criminal Court –CICC’ çalışmalarına da katılan, Mezopotamya Enstitüsü yönetim kurulu başkanı, gazeteci-yazar Gabar ÇIYAN’ın konuyla ilgili olarak açıklamasını sunuyoruz.

Savaştaki acımasızlığın önlenilmesi ve savaşta dahi insani yönün unutulmaması hususu, tarih boyunca hem cephedeki komutan ve savaşıların, hemde savaş mağdurlarının dikkatini çekmiştir. Yaşanılmış hikaye ve destanlardan, arkelojik kazılarlan elde edilen tarihi eserler ve bırakılan yazılı belgeler gelecek nesilere, savaşın, gelişen savaş tekniğinin şiddetsel ve kaba yönünü yumuşatılması için, bazı prensiplere uyulmasını tavsiye etmişlerdir. Bu prensipler, günümüzde, savaş suçu, insanlık suçu ve soykırım suçu gibi insalıktan uzak uygulamarın önlenilmesini öngören uluslararası anlaşmaların temelini oluşturmuşlardır...

Yazılı anlaşmalara rağmen, Birinci ve İkinci Dünya Savaşı sırasında az ve sınırlı da olsa bu türden suçları önleyici kanun ve geleneklerin göz önünde bulundurulmamasından dolayı büyük acılar yaşandı. Soykırımlar uygulandı, insanlık ve savaş suçları işlendi.

Örneğin, 1900-1907 e kadar süren Lahey anlaşmalarına katılan birçok Savaş devlet Savaş Suçları üzerinde derinleşmiş, konuyla ilgili karar ve presnipler alınmıştı. Daha sonra sözkonusu bu anlaşmalardan doğan hukuksal haklar, ilk defa İkinci. Dünya Savaşı sonlarına doğru kurulan ünlü Nuremberg mahkemesinde işlevini görecekti. İkinci Dünya Savaşı sonrası, 1948 da imzalanan Cenevre Anlaşması ve ardından gelen ek protokolerle Savaş Suçu ile ilgili düzenlemeler son şeklini alıp yürülüğe girecekti.

Soykırım Suçu, İnsanlı Suçu ve Savaş Suçu ie ilgili davalar, Roma Statüsüyle, 1998 yılı itibariyle tamamıyla Uluslararası Ceza Mahkemesinin yetkisine bırakıldı. Savaş Suçu ile ilgili maddeleri iki ana dal altında incelemek mümkün:
1. Koruma altına alınan can ve mala karşı işlenen suçlar: Bilerek öldürme, işkence ve gayri insani muamele, talan ve rehin alma...
2. Savaş ile ilgili bağlayıcı maddelerin ve geleneklerin ihlali ilgili suçlar: Zehirli gaz ve benzer silahların kullanımı, sivil ve savunmasız yerleşim yerlerine karşı yapılan saldırı, savaş esirlerini öldürme ve yaralama, dinsel, tarihsel, bilimsel kurumlara karşı yapılan saldırı...

Bu anlamda yayımlanan ve Suriye rejiminı ve ÖSO’nu eleştiren HRW raporu, çatışma ortamında Suriye muhalif güçler tarafından gözaltına alınanlara karşı yapılan sistematik işkenceyi belgelemektedir. HRW’nin yanısıra diğer insan hakları örgütleri de, gözaltına alınanların, hukuksal hakları dikkate alınmadan yargılanıp, işkence edildıkleri ve bazılarının kısa yoldan infaz edildiklerine dikkat çekmektedirler.

Çatışma esnasında yakalananlara işkence edilmesi, hukuktan yoksun yargılamalarla infaz edilmesi Savaş Suçu kapsamına girdiği biliniyor. İşkencenin ve infaz cezasının sistematik bir şekilde uygulanması İnsanlık Suçu ile ilgili maddelerle yakından alakalıdır. Her iki suça Uluslararası Ceza mahkemsi baktığını hatırlatmada yarar var. Bu anlamda ÖSO üyeleri tarafından işlenilen suç, normların dışına çıkmaktadır, sorun böyle devam ederse, Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne gelebilme ihtimali giderek güçlenecektir.

Çok açıktır ki, Suriye Muhalafeti, ÖSO ve yerel konsey üyeleri bu gidişatın birinci derecede sorumlusudur. Suriye muhalafeti konuyu kesinlikle ciddiye almalıdır. ÖSO mensuplarının işledikeri suç, insan hakları örgütleri gündemine daha sık gelmeye başalmıştır. HRW açık olarak BM Güvenlik Konseyinden konuyu Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne taşımasını istemektedir. Gerek Suriye rejimi ve gerekse Suriye Muhalefeti gayri insani uygulamalar konusunda kısa süre önce BM Genel sekreterliğince, eleştirdiklerini hatırlatalım. Görüne odur ki, Suriye muhalefetine, başta Türkiye ve ABD olmak üzere, diğer ülkelerce verilen / verilmesi düşünülen desteğin, ‘insan haklarına saygı duyulması şartı’na bağlanılması konusunda, bu ülkelere yönelik baskılar artacaktır..

Bundan sonraki süreçte, Suriye muhalif güçlerine olan tavsiyelerimiz şu: Tutuk evlerinin insan hakları ve diğer uluslararası insani örgütlere açık tutmaları. Suç işleyen kışilere karşı açık ve net tavır alınması, suçlular hakkında soruşturma ve yargı yolunun açılması, insani örgütlerle bağlarının güçlendirilmesidir. Bu konuda önleyici tedbirlerin alınması şart.

Batıdaki Kürt yerel yönetimi’nden sorumlu kişi ve politik güçlere çağrımız şu: Çatışma esnasında gözaltına alınanlara karşı sert metodlar, ne şimdi ne de daha sonra kullanılmamalı. Siyasi güçler, kendi üye ve yandaşlarına karşı ve diğer Kürt siyasi güçlere karşı şiddet kullanmamalı, diyaloga önem verilmelidir. Bölgede, tutuk evlerinin ve insan haklarının gelişimini gözetleyecek bağımsız bir kurum oluşturulmalıdır. Bu kurumda, insan haklarıyla ilgilenen kişiler, hukuçular ve diğer kültürlerin temsilcileri de yer alamalı, yurt dışında temsilcilikleri aracılığıyla uluslarasaı kamuoyu bilgilendirilmelidir.

Demokratik metotlarla diktatörlere ve demokratik olamayan rejimlere karşı mücadele etmek haklı ve analaşılır bir eylem türü olabilir. Ancak mücadele yönteminde silah kullanıldığında, uluslararası hukuk kuralları dikkate alınmalıdır. Hiçbir eylem türü, ne kişiye ne de değişik güçlere başkasına zülum etme hakkını sağlayamaz. Çok acıdır ki, tarih, zülme uğramış kişi, grup ve güçlerin, yönetime geldiklerinde gaddarlıkları ile ilgili örneklerine şahitlik etmektedir. Özellikle mazlum ve acı çekmiş Kürt halkı ve temsilcileri bu hataya düşmemelidir.

Dünya kamuoyu Suriyede olup biteni yakından takip etmektedir. Kürtlerin bölgede barışı temel alarak, kendi kendini yönetmesi ve demokratik yöntemlerin kullanılması önemli. Bu süreçte, insan hakları konusu, Suriye muhalefeti ve Kürt sorumluları tarafından ciddiye alınmalıdır.   

Inga kommentarer:

Skicka en kommentar