İnsan Hakları izleme Örgütü, ‘Human Rights Watch-HRW’ kısa bir süre önce ‘Suriye: Muhalefet işkence ve infazlara son
vermelidir’ başlığı altında bir rapor yayınladı. HRW’nin raporuna göre: Özgür
Suriye Ordusu-ÖSO üyeleri, rejim karşıtı çatışmada, yakalanıp gözaltına
alınanların sorgulanması, mahkeme edilmesi ve cezalandırılması hususunda hukuk
normlarını göz önünde bulundurmuyor. İşkence uygulanıyor, yargısız ya da kısa
yoldan infaz ediliyor.
Uluslararası Ceza Mahkemesi Kovalisyonu, ’The Coalition for the International Criminal Court –CICC’
çalışmalarına da katılan, Mezopotamya Enstitüsü yönetim kurulu başkanı,
gazeteci-yazar Gabar ÇIYAN’ın konuyla ilgili olarak açıklamasını sunuyoruz.
Savaştaki acımasızlığın
önlenilmesi ve savaşta dahi insani yönün unutulmaması hususu, tarih boyunca hem
cephedeki komutan ve savaşıların, hemde savaş mağdurlarının dikkatini
çekmiştir. Yaşanılmış hikaye ve destanlardan, arkelojik kazılarlan elde edilen tarihi
eserler ve bırakılan yazılı belgeler gelecek nesilere, savaşın, gelişen savaş
tekniğinin şiddetsel ve kaba yönünü yumuşatılması için, bazı prensiplere
uyulmasını tavsiye etmişlerdir. Bu prensipler, günümüzde, savaş suçu, insanlık
suçu ve soykırım suçu gibi insalıktan uzak uygulamarın önlenilmesini öngören uluslararası
anlaşmaların temelini oluşturmuşlardır...
Yazılı anlaşmalara rağmen, Birinci
ve İkinci Dünya Savaşı sırasında az ve sınırlı da olsa bu türden suçları önleyici
kanun ve geleneklerin göz önünde bulundurulmamasından dolayı büyük acılar
yaşandı. Soykırımlar uygulandı, insanlık ve savaş suçları işlendi.
Örneğin, 1900-1907 e kadar
süren Lahey anlaşmalarına katılan birçok Savaş devlet Savaş Suçları üzerinde
derinleşmiş, konuyla ilgili karar ve presnipler alınmıştı. Daha sonra sözkonusu
bu anlaşmalardan doğan hukuksal haklar, ilk defa İkinci. Dünya Savaşı sonlarına
doğru kurulan ünlü Nuremberg mahkemesinde işlevini görecekti. İkinci Dünya Savaşı
sonrası, 1948 da imzalanan Cenevre Anlaşması ve ardından gelen ek protokolerle Savaş
Suçu ile ilgili düzenlemeler son şeklini alıp yürülüğe girecekti.
Soykırım Suçu, İnsanlı Suçu ve
Savaş Suçu ie ilgili davalar, Roma Statüsüyle, 1998 yılı itibariyle tamamıyla
Uluslararası Ceza Mahkemesinin yetkisine bırakıldı. Savaş Suçu ile ilgili
maddeleri iki ana dal altında incelemek mümkün:
1. Koruma altına alınan can ve
mala karşı işlenen suçlar: Bilerek öldürme, işkence ve gayri insani muamele,
talan ve rehin alma...
2. Savaş ile ilgili bağlayıcı
maddelerin ve geleneklerin ihlali ilgili suçlar: Zehirli gaz ve benzer
silahların kullanımı, sivil ve savunmasız yerleşim yerlerine karşı yapılan
saldırı, savaş esirlerini öldürme ve yaralama, dinsel, tarihsel, bilimsel
kurumlara karşı yapılan saldırı...
Bu anlamda yayımlanan ve Suriye
rejiminı ve ÖSO’nu eleştiren HRW raporu, çatışma ortamında Suriye muhalif
güçler tarafından gözaltına alınanlara karşı yapılan sistematik işkenceyi
belgelemektedir. HRW’nin yanısıra diğer insan hakları örgütleri de, gözaltına
alınanların, hukuksal hakları dikkate alınmadan yargılanıp, işkence edildıkleri
ve bazılarının kısa yoldan infaz edildiklerine dikkat çekmektedirler.
Çatışma esnasında
yakalananlara işkence edilmesi, hukuktan yoksun yargılamalarla infaz edilmesi
Savaş Suçu kapsamına girdiği biliniyor. İşkencenin ve infaz cezasının sistematik
bir şekilde uygulanması İnsanlık Suçu ile ilgili maddelerle yakından
alakalıdır. Her iki suça Uluslararası Ceza mahkemsi baktığını hatırlatmada yarar
var. Bu anlamda ÖSO üyeleri tarafından işlenilen suç, normların dışına
çıkmaktadır, sorun böyle devam ederse, Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne gelebilme
ihtimali giderek güçlenecektir.
Çok açıktır ki, Suriye
Muhalafeti, ÖSO ve yerel konsey üyeleri bu gidişatın birinci derecede sorumlusudur.
Suriye muhalafeti konuyu kesinlikle ciddiye almalıdır. ÖSO mensuplarının
işledikeri suç, insan hakları örgütleri gündemine daha sık gelmeye başalmıştır.
HRW açık olarak BM Güvenlik Konseyinden konuyu Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne
taşımasını istemektedir. Gerek Suriye rejimi ve gerekse Suriye Muhalefeti gayri
insani uygulamalar konusunda kısa süre önce BM Genel sekreterliğince, eleştirdiklerini
hatırlatalım. Görüne odur ki, Suriye muhalefetine, başta Türkiye ve ABD olmak
üzere, diğer ülkelerce verilen / verilmesi düşünülen desteğin, ‘insan haklarına
saygı duyulması şartı’na bağlanılması konusunda, bu ülkelere yönelik baskılar artacaktır..
Bundan sonraki süreçte, Suriye
muhalif güçlerine olan tavsiyelerimiz şu: Tutuk evlerinin insan hakları ve
diğer uluslararası insani örgütlere açık tutmaları. Suç işleyen kışilere karşı
açık ve net tavır alınması, suçlular hakkında soruşturma ve yargı yolunun
açılması, insani örgütlerle bağlarının güçlendirilmesidir. Bu konuda önleyici
tedbirlerin alınması şart.
Batıdaki Kürt yerel yönetimi’nden
sorumlu kişi ve politik güçlere çağrımız şu: Çatışma esnasında gözaltına
alınanlara karşı sert metodlar, ne şimdi ne de daha sonra kullanılmamalı.
Siyasi güçler, kendi üye ve yandaşlarına karşı ve diğer Kürt siyasi güçlere karşı
şiddet kullanmamalı, diyaloga önem verilmelidir. Bölgede, tutuk evlerinin ve insan
haklarının gelişimini gözetleyecek bağımsız bir kurum oluşturulmalıdır. Bu
kurumda, insan haklarıyla ilgilenen kişiler, hukuçular ve diğer kültürlerin
temsilcileri de yer alamalı, yurt dışında temsilcilikleri aracılığıyla
uluslarasaı kamuoyu bilgilendirilmelidir.
Demokratik metotlarla
diktatörlere ve demokratik olamayan rejimlere karşı mücadele etmek haklı ve
analaşılır bir eylem türü olabilir. Ancak mücadele yönteminde silah
kullanıldığında, uluslararası hukuk kuralları dikkate alınmalıdır. Hiçbir eylem
türü, ne kişiye ne de değişik güçlere başkasına zülum etme hakkını sağlayamaz.
Çok acıdır ki, tarih, zülme uğramış kişi, grup ve güçlerin, yönetime
geldiklerinde gaddarlıkları ile ilgili örneklerine şahitlik etmektedir.
Özellikle mazlum ve acı çekmiş Kürt halkı ve temsilcileri bu hataya
düşmemelidir.
Dünya kamuoyu Suriyede olup
biteni yakından takip etmektedir. Kürtlerin bölgede barışı temel alarak, kendi
kendini yönetmesi ve demokratik yöntemlerin kullanılması önemli. Bu süreçte,
insan hakları konusu, Suriye muhalefeti ve Kürt sorumluları tarafından ciddiye
alınmalıdır.
Inga kommentarer:
Skicka en kommentar