lördag 6 oktober 2012

İsveç Dışişleri Bakanı Carl Bildt: ’Kürt Sorunu Türkiye’de çözüm bekleyen ana sorun’



İsveç Dışişleri Bakanı Carl Bildt’in, Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun davetlisi olarak, 14-17 Ekim arasında gerçekleşen Türkiye gezisi sona erdi. Carl Bildt’in gezisinde, eşi, Avrupa Parlementosu milletvekili Anna Maria Corazza da eşlik etmişti.

Bildt, blogundaki yorumunda, basında çıkan haberlerin görünmeyen asıl yüzüne değiniyor ve ’Ankara’ya Suriye konusu için’ gittiğini vurguluyor. ’Avrupa ülkesi’ Türkiye ile yapılacak görüşmelerde, AB’nin Türkiye ile Suriye konusunda ortak politika belirleme konusunu görüşeceğini belirtiyor. ’Oradaki gelişmeleri etkilemeden önce, AB ve Türkiye’nin ortak politika belirlemesi önemli’, diyor Bildt.  ’Görüşmelerimizin sürdüğü anlarda, Arap Birliği Dış işleri Bakanları Kahire’de Suriye’de giderek bozulan durumunu masaya yatıracak’ diye ekliyor. Tabi bu arada Türkiye’nin AB üyeliği de var tartışılacak konular arasında.

Bildt’in, Suriye’nin geleceğiyle ilgili olarak Türkiye ile AB adına görüşmesi, birçok olayın olduğu ve karar aşamasına gelindiği ve stratejilerinin belirlendiği bır döneme rast gelmesi, Türkiye ile ’çok dost ülke Dışişleri Bakanı’ olmasına rağmen, anlaşmalarının hiçte kolay olmayacağını, aşağıdaki noktalar halinde sıralanmış maddelerden anlamak mümkün:

. Kısa süre önce, BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Navi Pilay Suriye’de öldürülen binlerce sivil insanın yaşamı ve insan hakları ihlaleriyle ilgili endişelerini dile getiriyor, uluslararası topluluğun ortak bir şekilde Suriye halkını koruyacak önlemlere girişmesi gerektiğini söylüyordu.
. BM’de Avrupa’nın öncülük ettiği, protestoculara yönelik baskılar sona ermediği taktirde Suriye’ye karşı önlemlere başvurulması girişimi, Çin ve Rusya tarafından veto edilmişti.
. Arap Birliği Dışişleri Bakanları Suriye konusunda Mısır’ın başkenti Kahire’de olağan üstü toplantısında, Suriyeli muhaliflerle diyaloga girilmesi ve şiddet olaylarının sona erdirilmesi için Suriye’ye süre tanıyordu. 
. Türkiye’nin desteğiyle, İstanbul’da 15 Eylül de tüm muhalif hareketleri bir çatı altında toplandığını ifade eden ’Suriye Ulusal Konseyi’ ilan edilmişti.
. Türkiye’nin Ortadoğu ve Afrika’nın Kuzeyi’nde oynayabileceği roller, güçlerinde hoşgörüsüyle ’liberal islam’ tanımıya buluşması, ’Adelat ve Kalkınma’ ağının değişik yerlerde temelendirme eğilimini beraberinde getirmiştir.
. Kurdistan’ın batısından, PYD hareketinin aktardığı bir iddiaya göre, Türkiye’nin Kürtleri dıştalamak için, Suriye Ulusal Konseyi ile 6 madde üzerinde anlaştığı belirtiliyor. Böylesi bir anlaşma, kısmen de olsa Kürt hareketlerini ilegal zeminde siyaset yapmaya zorlmakta, yarınlarda Kürtlerin rejimle anlaşamıdığı taktirde özerkli istemlerıni ipotek altına almayı ve Türkiye karşıtı siyaset yapan Kürtleri Türkiye’ye teslim etmeyi öngörüyor. Konseyin daha Suriye’de işbaşı yapmadan, Türkiye’nin Kürt Sorunu’na bakışını Süriye’de uygulayacağı anlamına da gelebilmektedir.

Görüldüğü üzere Bildt’in ziyaretineden sonuç alması zor…

Bildt, ilk önce Bodrum’da iniyor. Orada, Ekonomi ve Dış Politika Araştırma Merkezi –EDAM’ın yuvarlak masa toplantısına konuşmacı olarak katılıyor. Edinilen bilgiye göre Bildt, ’Avrupa Mimarisinin Yeniden Şekilendirme’ ve  ’Nato Stratejik Konsepti’ temaları çerçevesinde görüş belirtiliyor.

Bildt, önceden planlanan, Bodrum’da AB Bakanı Egemen Bağış ile yapacağı görüşmeye konsantre olmuş gibi gözüküyor. Görüşmede, AB üyeliği ve Suriye’nin geleceği konusu gündeme geldiği, yorumundan anlamak mümkün. Bildt, Bodrum’dan ayrılırken de gündemindeki ana maddenin etkisinde kalmış olacak ki, Ortadoğu’daki gelişmelere tekrar vurgu yapıyor. ’Kendi sonunu hazırlayan Suriye rejiminin geleceği, bölge için önemli’, diyor. ’Burada Türkiye’nın rolü önemli. Yarın konuyu Ankara’da Davutoğlu’ya bu konuyu görüşeceğim’.
Önce Egemen Bağış, sonra Davutoğlu ve ardından Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, akademisyenler, gazeteciler ve bazı muhalefet parti temsilcileriyle görüşülecek diyor, İsveç Dışişleri sitesi. Ancak bizler, onun, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile görüştüğünü biliyoruz.

Carl Bildt ve Davutoğlu görüşmesi ardından yapılan ortak basın toplantısında Suriye konusu gündeme gelmedi ya da getirilmedi. Toplantı, AB üyeliği, Komisyon Raporu ve vizenin kaldırılma sorunlarının gölgesinde kaldı. Bu konu medyadan da gizlendi, ya da gündem dışı tutuldu.

Ancak, tecrubeli diplomat olan Bildt, Dışişleri Bakanlarının ortak basın toplantısında, Türkiye’nin AB için önemini öne çıkarttı ve ’AB’nin dünyada iki önemli stratejik ortağı var, birisi Birleşik Devletler diğeri ise Türkiye’dir. ABD, AB aday ülke değildir ve Avrupa ülkesi değildir. Ancak Türkiye Avrupa ülkesi’, sözleriyle bazı yerlere mesajını iletmeyi ihmal etmedi.

Bildt, yapılan görüşmelerde, ’Bildt’in çok dost ülkenin Dışişleri Bakanı’ ve ilişkilerinin çok iyi olmasına rağmen, anlaşamadıkları, bir anlaşmazlık çıktığı açıkça belirtilmektedir. Bildt, Türkiye ve AB arasındaki tıkanıklıktan, kilitlenmeden bahsetmekte ve bu krizin giderilmesi için, Türkiye AB ilişkilerinin derinliştilmesini önermektedir. Bu ilgi çeken bir yan.

İkinci ilgi çekici yan ise, Bildt’in yorumunda, ’Kürt Sorunu Türkiye’nin belki de en önemli sorunu’ olduğunu belirtmesi idi.
Bildt, Kürt Sorunu’yla ilgili olarak verdiği cevaplar, genelde çekingen, diplomatik dil ile konunun adlandırılmayıp üzerinden atlatılan bir üslup kullanması vardı. Bu sefer daha açık ve biraz daha cesaretli idi. Türkiyedeki en önemli ve çözülmesi beklenen sorununa parmak basıyordu.

Bildt, Türkiye ve AB’nin, Suriye ile ilgili olarak hangi noktaları görüştüğünü kendisinin açıklamaları çerçevesinde biliniyor. Ancak AB’nin Türkiye ile Suriye’nin geleceği konusunda, hangi noktalarda, niçin ve nereye kadar anlaşılmadığı/anlaşıldığı yanlar ise, gizliliğini koruyor. Bu konu şimdiden insan hakları örgütlerinin gündemin gelmiş bulunmaktadır.


Carl Bidlt ziyareti İsveç siyasi partilerin gündeminde

İsveç Dişişleri Bakanı Carl Bildt’in gezisi ile ilgili olarak, İsveç Çevre Partisi milletvekili Jabar Amin’e ve İsveç Sosyal Demokrat Partisi Ortadoğu ve Kürt Sorunu konusunda uzman politikacı Claes Nordmark’a sorduk.

- AKP Hükümeti’nin Suriye Ulusal Konseyi ile Kürt karşıtı bir anlaşmaya vardığı, PYD tarafından iddia edilmektedir. Bu anlamda, Suriye’nin geleceği ve Türkiye’nin oynayabileceği rol üzerindeki düşüncenizi almak istiyordum…
Jabar Amin: Suriye’de, başta bulunan rejimin bir an önce düşmesi en büyük dileğim. Rejimin ömrü uzadığı sürece, Suriye halkı da daha fazla çile çeker. 
En iyi yol, halkın muhalefeti ile iktidarın düşürülmesi ve suçluların mahkeme önüne çıkartılmasıdır. Türkiye’ye gelince; Türkiye ikili rol oynadığından behsedilebilinir. Bir yandan, Kurdistan’ın Kuzeyinde en küçük demokratik açılımın, özgürlüklerin genişletilmesinin önünü kapatıyor, diğer yandan Suriye’de demokrasi ve insan haklarını koruma sloganlarıyla öne çıkıyor.

Türkiye’nin, Kürt çıkarlarına ve Kürtlerin demokratik ve insan hakları istemlerine karşı çıkması yeni değildir. Gizli, ya da külislerin arka taraflarında sürekli olarak Suriye, Irak ve İran’la, Kürtlerin özgürlük istemlerini bastırmak için anlaşmıştır. Onun için, şimdi de Suriye’deki Arap muhalifleriyle böyle bir anlaşma yapması pek fazla şaşırtıcı değil.
Claes Nordmark: Türkiye, bölge demokrasisi ve kendi içinde demokrasinin gelişmesine yardımcı olmalıdır. Türkiye, AB’ye üye olmaya aday bir ülke olması nedeniyle, sorumluluğu daha da büyük. Bu şu anlama gelmektedir, Türkiye kendi içerisinde gerçek demokrasiyi yakalamak ve Kopenhag Kriterleri’ne uyum için reformlar gerçekleştirmelidir. Ülkedeki vatandaşları aynı haklara sahip olmalı ve demokratik sürece katkı yapanlar dışarda bırakılmamalıdır, örneğin herhangi bir belediyede Türkçe dışındaki dilerle de hizmetin yolu kapatılmamalıdır.

Türkiye’nin bölgede gelecekteki rolü, kesinlikle başka ülkelerdeki Kürtleri baskı altına alma olmamalıdır. Bu bölgedeki demokrasinin gelişmesine engel olmaktan başka bir işe yaramayacaktır.

Suriye’nin geleceğiyle ilgili olarak oynanılacak rolün süratle yerine getirilebilinmesi ve bunun ülkedeki demokrasinin gelişimine yardımcı olması lazım. Bu aynı zamanda, ülkedeki değişik grupların aynı demokratik haklara, bu arada kimliksiz ve vatandaşlıktan mahrum bırakılan yüzbinlerce Kürdün de aynı haklara kavuşması anlamına gelebilmelidir.

- Bildt’in, Türkiye’ye, Suriye konusunda verilmesi gereken rol ile ilgili düşüncesi ve Türkiye ziyareti sonrasından beklentilerinizle ilgili görüşünüz ne?
Jabar Amin: Dışişlerı Bakanı Bildt, Uluslararası Hukukun savunulması konusunda fazla öne çıkan isimlerden biri değil, Kürtlerin demokratik ve ulusal haklarını da çok dar bir çerçevede savunan birisi.

Bildt’in, bir burjuva kökenli politikacı olarak siyasetini ve tavrını belirleyen noktalar, ekonomik çıkarlar ve batı dünyasının jeopolitik çıkarlarıdır. Bildt’in ülkede sahip çıkacağı, savunacağı noktalar, insan haklarından çok, ABD, İsrail ve AB’nin tutumuna paralelik gösteren noktalar olacak.

Bildt’ten Kürt sorununu çözme ile ilgili olarak pek fazla bir beklentim yok. Beklentisi yüksek olanlar hayal kırıklığına uğracakları zamanın yakın olduğunu sanıyorum.
Claes Nordmark: Carl Bildt, bilgili bir Dışişleri Bakanıdır. Ancak Kürt Sorununu konusunda eksikliği olan bir kişi. Kendisi bu tavrıyla, Ortadoğu’nun en büyük sorunlarından birisini görmemektezlikten gelmektedir.

Bildt gibi Türkiye politikacılarıyla çok iyi ilişkileri olan birisinin, Kürt Sorunun Türkiye ve Suriye’de çözümü için etkin bir rol oynayabileceği belli, ancak görünen o ki, bu konuda fazla ilgi göstermek istemiyor.

Bildt’in ziyaretinden beklentim şu: Genel anlamda Suriye’de demokrasisi için olumlu yönde etki edecektir, ancak Kürtlerin buradaki haklarını korumak için fazla bir çaba içerisine gireceğini sanmıyorum. 

Inga kommentarer:

Skicka en kommentar