İsveç Dışişleri Bakanı Carl Bildt’in, Türkiye
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun davetlisi olarak, 14-17 Ekim arasında
gerçekleşen Türkiye gezisi sona erdi. Carl Bildt’in gezisinde, eşi, Avrupa
Parlementosu milletvekili Anna Maria Corazza da eşlik etmişti.
Bildt, blogundaki yorumunda, basında çıkan
haberlerin görünmeyen asıl yüzüne değiniyor ve ’Ankara’ya Suriye konusu için’ gittiğini vurguluyor. ’Avrupa ülkesi’ Türkiye ile yapılacak görüşmelerde, AB’nin Türkiye ile
Suriye konusunda ortak politika belirleme konusunu görüşeceğini belirtiyor. ’Oradaki gelişmeleri etkilemeden önce, AB ve
Türkiye’nin ortak politika belirlemesi önemli’, diyor Bildt. ’Görüşmelerimizin sürdüğü anlarda, Arap
Birliği Dış işleri Bakanları Kahire’de Suriye’de giderek bozulan durumunu
masaya yatıracak’ diye ekliyor. Tabi bu
arada Türkiye’nin AB üyeliği de var tartışılacak konular arasında.
Bildt’in, Suriye’nin geleceğiyle ilgili olarak
Türkiye ile AB adına görüşmesi, birçok olayın olduğu ve karar aşamasına
gelindiği ve stratejilerinin belirlendiği bır döneme rast gelmesi, Türkiye ile ’çok dost ülke Dışişleri Bakanı’ olmasına rağmen, anlaşmalarının hiçte kolay olmayacağını,
aşağıdaki noktalar halinde sıralanmış maddelerden anlamak mümkün:
. Kısa süre önce, BM İnsan Hakları Yüksek
Komiseri Navi Pilay Suriye’de öldürülen binlerce sivil insanın yaşamı ve insan
hakları ihlaleriyle ilgili endişelerini dile getiriyor, uluslararası topluluğun
ortak bir şekilde Suriye halkını koruyacak önlemlere girişmesi gerektiğini
söylüyordu.
. BM’de Avrupa’nın öncülük ettiği,
protestoculara yönelik baskılar sona ermediği taktirde Suriye’ye karşı
önlemlere başvurulması girişimi, Çin ve Rusya tarafından veto edilmişti.
. Arap Birliği Dışişleri Bakanları Suriye
konusunda Mısır’ın başkenti Kahire’de olağan üstü toplantısında, Suriyeli
muhaliflerle diyaloga girilmesi ve şiddet olaylarının sona erdirilmesi için
Suriye’ye süre tanıyordu.
. Türkiye’nin desteğiyle, İstanbul’da 15 Eylül
de tüm muhalif hareketleri bir çatı altında toplandığını ifade eden ’Suriye
Ulusal Konseyi’ ilan edilmişti.
. Türkiye’nin Ortadoğu ve Afrika’nın
Kuzeyi’nde oynayabileceği roller, güçlerinde hoşgörüsüyle ’liberal islam’ tanımıya buluşması, ’Adelat ve Kalkınma’ ağının değişik yerlerde temelendirme eğilimini beraberinde
getirmiştir.
. Kurdistan’ın batısından, PYD hareketinin
aktardığı bir iddiaya göre, Türkiye’nin Kürtleri dıştalamak için, Suriye Ulusal
Konseyi ile 6 madde üzerinde anlaştığı belirtiliyor. Böylesi bir anlaşma,
kısmen de olsa Kürt hareketlerini ilegal zeminde siyaset yapmaya zorlmakta,
yarınlarda Kürtlerin rejimle anlaşamıdığı taktirde özerkli istemlerıni ipotek
altına almayı ve Türkiye karşıtı siyaset yapan Kürtleri Türkiye’ye teslim
etmeyi öngörüyor. Konseyin daha Suriye’de işbaşı yapmadan, Türkiye’nin Kürt
Sorunu’na bakışını Süriye’de uygulayacağı anlamına da gelebilmektedir.
Görüldüğü üzere Bildt’in ziyaretineden sonuç
alması zor…
Bildt, ilk önce Bodrum’da iniyor. Orada,
Ekonomi ve Dış Politika Araştırma Merkezi –EDAM’ın yuvarlak masa toplantısına
konuşmacı olarak katılıyor. Edinilen bilgiye göre Bildt, ’Avrupa Mimarisinin Yeniden Şekilendirme’ ve ’Nato Stratejik
Konsepti’ temaları çerçevesinde görüş
belirtiliyor.
Bildt, önceden planlanan, Bodrum’da AB Bakanı
Egemen Bağış ile yapacağı görüşmeye konsantre olmuş gibi gözüküyor. Görüşmede,
AB üyeliği ve Suriye’nin geleceği konusu gündeme geldiği, yorumundan anlamak
mümkün. Bildt, Bodrum’dan ayrılırken de gündemindeki ana maddenin etkisinde
kalmış olacak ki, Ortadoğu’daki gelişmelere tekrar vurgu yapıyor. ’Kendi sonunu
hazırlayan Suriye rejiminin geleceği, bölge için önemli’, diyor. ’Burada Türkiye’nın rolü önemli. Yarın konuyu
Ankara’da Davutoğlu’ya bu konuyu görüşeceğim’.
Önce Egemen Bağış, sonra Davutoğlu ve ardından
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, akademisyenler, gazeteciler ve bazı muhalefet parti temsilcileriyle
görüşülecek diyor, İsveç Dışişleri sitesi. Ancak bizler, onun, CHP lideri Kemal
Kılıçdaroğlu ile görüştüğünü biliyoruz.
Carl Bildt ve Davutoğlu görüşmesi ardından
yapılan ortak basın toplantısında Suriye konusu gündeme gelmedi ya da
getirilmedi. Toplantı, AB üyeliği, Komisyon Raporu ve vizenin kaldırılma
sorunlarının gölgesinde kaldı. Bu konu medyadan da gizlendi, ya da gündem dışı tutuldu.
Ancak, tecrubeli
diplomat olan Bildt, Dışişleri Bakanlarının ortak basın toplantısında,
Türkiye’nin AB için önemini öne çıkarttı ve ’AB’nin dünyada iki önemli stratejik ortağı var, birisi Birleşik Devletler
diğeri ise Türkiye’dir. ABD, AB
aday ülke değildir ve Avrupa ülkesi değildir. Ancak Türkiye Avrupa ülkesi’, sözleriyle bazı yerlere mesajını iletmeyi ihmal etmedi.
Bildt, yapılan
görüşmelerde, ’Bildt’in çok dost ülkenin Dışişleri Bakanı’ ve
ilişkilerinin çok iyi olmasına rağmen, anlaşamadıkları, bir anlaşmazlık çıktığı
açıkça belirtilmektedir. Bildt, Türkiye ve AB arasındaki tıkanıklıktan,
kilitlenmeden bahsetmekte ve bu krizin giderilmesi için, Türkiye AB
ilişkilerinin derinliştilmesini önermektedir. Bu ilgi çeken bir yan.
İkinci ilgi çekici
yan ise, Bildt’in yorumunda, ’Kürt Sorunu Türkiye’nin belki de en önemli sorunu’ olduğunu
belirtmesi idi.
Bildt, Kürt
Sorunu’yla ilgili olarak verdiği cevaplar, genelde çekingen, diplomatik dil ile
konunun adlandırılmayıp üzerinden atlatılan bir üslup kullanması vardı. Bu
sefer daha açık ve biraz daha cesaretli idi. Türkiyedeki en önemli ve çözülmesi
beklenen sorununa parmak basıyordu.
Bildt, Türkiye ve
AB’nin, Suriye ile ilgili olarak hangi noktaları görüştüğünü kendisinin
açıklamaları çerçevesinde biliniyor. Ancak AB’nin Türkiye ile Suriye’nin
geleceği konusunda, hangi noktalarda, niçin ve nereye kadar
anlaşılmadığı/anlaşıldığı yanlar ise, gizliliğini koruyor. Bu konu şimdiden
insan hakları örgütlerinin gündemin gelmiş bulunmaktadır.
Carl Bidlt
ziyareti İsveç siyasi partilerin gündeminde
İsveç Dişişleri
Bakanı Carl Bildt’in gezisi ile ilgili olarak, İsveç Çevre Partisi milletvekili
Jabar Amin’e ve İsveç Sosyal Demokrat Partisi Ortadoğu ve Kürt Sorunu konusunda
uzman politikacı Claes Nordmark’a sorduk.
- AKP Hükümeti’nin
Suriye Ulusal Konseyi ile Kürt karşıtı bir anlaşmaya vardığı, PYD tarafından
iddia edilmektedir. Bu anlamda, Suriye’nin geleceği ve Türkiye’nin
oynayabileceği rol üzerindeki düşüncenizi almak istiyordum…
Jabar Amin: Suriye’de,
başta bulunan rejimin bir an önce düşmesi en büyük dileğim. Rejimin ömrü
uzadığı sürece, Suriye halkı da daha fazla çile çeker.
En iyi yol, halkın muhalefeti ile iktidarın düşürülmesi ve suçluların mahkeme önüne çıkartılmasıdır. Türkiye’ye gelince; Türkiye ikili rol oynadığından behsedilebilinir. Bir yandan, Kurdistan’ın Kuzeyinde en küçük demokratik açılımın, özgürlüklerin genişletilmesinin önünü kapatıyor, diğer yandan Suriye’de demokrasi ve insan haklarını koruma sloganlarıyla öne çıkıyor.
En iyi yol, halkın muhalefeti ile iktidarın düşürülmesi ve suçluların mahkeme önüne çıkartılmasıdır. Türkiye’ye gelince; Türkiye ikili rol oynadığından behsedilebilinir. Bir yandan, Kurdistan’ın Kuzeyinde en küçük demokratik açılımın, özgürlüklerin genişletilmesinin önünü kapatıyor, diğer yandan Suriye’de demokrasi ve insan haklarını koruma sloganlarıyla öne çıkıyor.
Türkiye’nin, Kürt
çıkarlarına ve Kürtlerin demokratik ve insan hakları istemlerine karşı çıkması
yeni değildir. Gizli, ya da külislerin arka taraflarında sürekli olarak Suriye,
Irak ve İran’la, Kürtlerin özgürlük istemlerini bastırmak için anlaşmıştır. Onun
için, şimdi de Suriye’deki Arap muhalifleriyle böyle bir anlaşma yapması pek
fazla şaşırtıcı değil.
Claes Nordmark: Türkiye,
bölge demokrasisi ve kendi içinde demokrasinin gelişmesine yardımcı olmalıdır. Türkiye,
AB’ye üye olmaya aday bir ülke olması nedeniyle, sorumluluğu daha da büyük. Bu
şu anlama gelmektedir, Türkiye kendi içerisinde gerçek demokrasiyi yakalamak ve
Kopenhag Kriterleri’ne uyum için reformlar gerçekleştirmelidir. Ülkedeki
vatandaşları aynı haklara sahip olmalı ve demokratik sürece katkı yapanlar
dışarda bırakılmamalıdır, örneğin herhangi bir belediyede Türkçe dışındaki
dilerle de hizmetin yolu kapatılmamalıdır.
Türkiye’nin
bölgede gelecekteki rolü, kesinlikle başka ülkelerdeki Kürtleri baskı altına
alma olmamalıdır. Bu bölgedeki demokrasinin gelişmesine engel olmaktan başka
bir işe yaramayacaktır.
Suriye’nin
geleceğiyle ilgili olarak oynanılacak rolün süratle yerine getirilebilinmesi ve
bunun ülkedeki demokrasinin gelişimine yardımcı olması lazım. Bu aynı zamanda,
ülkedeki değişik grupların aynı demokratik haklara, bu arada kimliksiz ve
vatandaşlıktan mahrum bırakılan yüzbinlerce Kürdün de aynı haklara kavuşması
anlamına gelebilmelidir.
- Bildt’in,
Türkiye’ye, Suriye konusunda verilmesi gereken rol ile ilgili düşüncesi ve
Türkiye ziyareti sonrasından beklentilerinizle ilgili görüşünüz ne?
Jabar Amin: Dışişlerı
Bakanı Bildt, Uluslararası Hukukun savunulması konusunda fazla öne çıkan
isimlerden biri değil, Kürtlerin demokratik ve ulusal haklarını da çok dar bir
çerçevede savunan birisi.
Bildt’in, bir
burjuva kökenli politikacı olarak siyasetini ve tavrını belirleyen noktalar,
ekonomik çıkarlar ve batı dünyasının jeopolitik çıkarlarıdır. Bildt’in ülkede
sahip çıkacağı, savunacağı noktalar, insan haklarından çok, ABD, İsrail ve
AB’nin tutumuna paralelik gösteren noktalar olacak.
Bildt’ten Kürt
sorununu çözme ile ilgili olarak pek fazla bir beklentim yok. Beklentisi yüksek
olanlar hayal kırıklığına uğracakları zamanın yakın olduğunu sanıyorum.
Claes Nordmark: Carl Bildt, bilgili bir Dışişleri Bakanıdır. Ancak Kürt
Sorununu konusunda eksikliği olan bir kişi. Kendisi bu tavrıyla, Ortadoğu’nun
en büyük sorunlarından birisini görmemektezlikten gelmektedir.
Bildt gibi Türkiye politikacılarıyla çok iyi
ilişkileri olan birisinin, Kürt Sorunun Türkiye ve Suriye’de çözümü için etkin
bir rol oynayabileceği belli, ancak görünen o ki, bu konuda fazla ilgi
göstermek istemiyor.
Bildt’in ziyaretinden beklentim şu: Genel
anlamda Suriye’de demokrasisi için olumlu yönde etki edecektir, ancak Kürtlerin
buradaki haklarını korumak için fazla bir çaba içerisine gireceğini sanmıyorum.
Inga kommentarer:
Skicka en kommentar